DİNİ
BİLGİLER
DİN NEYE DENİR?
Din, Allahu Teala tarafından konulmuş ilahi bir kanun olup, akıl sahiblerini
kendi istekleri ile her iki cihanda huzura kavuşturan ilahi bir nizam
dır. Dinler üç kısma ayrılır Hak din, muharref din ve batıl din. Bu
dinlerin içinde hak dinden başka hiç biri geçerli değildir. Çünkü hak
din diğerleri gibi uydurma ve değiştirilme değildir. İslam dini hak
dindir. İslam dinin özelliği dünyada huzur ahirette ise eminliktir.
Bu din Adem Aleyhisselam’dan Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam’a kadar
olan bütün peygamberlerin dinidir. Bütün peygamber gönderildikleri kabilelerini
İslam dininin temel inancında olduğu gibi bir olan Allah’a ibadet etmeyi
tebliğ etmişlerdir. İslam dini kendinden önceki dinlerin hükmünü kaldırmış
ve kıyamete kadar geçerli olan dindir. Bu Allah katında da böyledir.
İslam dinin diğer dinlerden olan özelliği, onun son din olması, bütün
insanlığa gönderilmiş olmasıdır. Dinimiz her akıllı insanın uyacağı
ve rahatlık la kurallarını uygulayacağı bir dindir. Bu dinde zorluk
va aşırıcılık yoktur. İslam dininde yolculara, hasta olanlara, gücü
yetmeyen yaşlılara kolaylık tanınmıştır. İslam dini sevgi, huzur ve
barış yanlısı olan bir dindir.
Dinimiz;
İman, Amel, ve Ahlak olmak üzere üç kısımdır.
İman; Allah’tan
Peygamberimize gelen her şeyi tasdik etmektir.
Amel: İnanılanla amel etmektir.
Ahlak: İnsanın tabiatına yerleşen huylardır.
Bu huyların en güzel olanı en makbul olanıdır.
İslam’da şer’i hükümlerin dört
ana kaynağı vardır ki bunlar şunlardır:
Kitap: Allah tarafından peygamberimiz Mu-hammed
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e vahiy yoluyla 23 se nede indirilen ve
günümüze kadar bir harfi bile bozulmadan gelen Kuranı Kerim’dir. İslam
dinininde bütün hükümler ona dayanılarak verilir. Sünnet:
Peygamber Efendimizin mübarek sözleri işlemiş olduğu şeylerdir.
İcma: Peygamberimizden sonra Ashabı Kiram’ın ve sonra gelen asırlarda
yetişen islam müc tehidlerin birleştiği meselelerdir. Kıyas:
İllet benzerliği sebebiyle sabit olan bir hükmü ayet ve hadisle
sabit olmayan, başka bir hükümle kıyaslamaktır.
İMAN
İman sözlükte inanmak ve tasdik etmek manalarına
gelir. Şeriatta ise; Peygamberimizin (Sallallahu aley hi ve sellem)
Allah’tan getirdiği bütün meselelere kalb ile tasdik dil ile ikrar etmektir.
İnanç yönünüden insanlar, Mü’min, Kafir, Münafık olamak üzere üç kısma
ayrılırlar.
Mümin: Allah’ın varlığı ve birliği başta
olmak üzere, Peygamberimiz’e ve onun getirdiği her şeye inanan ve inandığını
ikrar eden kimseye denir.
Kafir: İnanmayan ve inanmadığını söyleyen
kişiye denir.
Münafık: Kalbi ile inanmayan fakat dili
ile inandığını söyleyen kişiye denir. İmanın sahih ve kabul olması için
bir takım şartlar gereklidir bunlar: Şüphe halinde olmamak, dini hükümlerle
alay edip hafife almamak, dalga geçmemek, inkar sözleri ve davranışlarda
bulunmamaktır.
İmanın olması için ilk söylenecek
söz Kelime-i Şe hadettir.
Bu sözü: "Eşhedü en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne Muhammeden
abdühü ve rasûlüh" (Ben şahitlik ederim ki, Allah’tan başka ilah
yoktur; yine şahitlik ederim ki Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve rasulüdür)
demeyen müslüm olmaz.
İmanın şartları 6’dır.
1-Allah’a inanmak
2-Allah’ın meleklerine inanmak
3-Allah’ın kitaplarına inanmak
4-Allah’ın peygamberlerine inanmak
5-Ahiret gününe inanmak
6-Kadere; iyilik ve kötülüğün Allah’ın yaratması ile olduğuna inanmak
Her aklı başında olan insanın yaratıcısını tanımak ve ona inanmak farzdır.
İnsan için evvela kendi varlığından başlayarak kainatın tamamını, göklerde
ve yerde var olan şeyleri ibretle büyük bir dikkatle düşünüp incelemesi,
bunları yaratan büyük bir gücün oldu ğunu idrak etmesi için yeter. Herşeyin
yaratılışında büyük bir incelik harukulade bir dengelik vardır. Kulluk
görevimizin gereği yaradanımızın varlığı bilmek, sıfatlarını ve isimlerini
tanımak ve o şekilde inanmaktır. Allah birdir. Başlangıcı ve sonu yoktur.
Allah yarattıklarında hiç birine benzemez. Allah’a bu şekil inanan gerçek
imanın değerini kazanır.
Allah’ın
sıfatları 14 tanedir.
Vücud: Var olmak demektir. Allahu Teala
vardır ve sıfatlarıyla muttasıftır. Şu kainatın yaratıcısı vacib-ül
vücuddur. Onun var olması zatidir, ezeli dir, ebedidir. Vacibül vücüd
olan bir Allah olmasaydı, hiç bir şey olmazdı. Ve Allah için yokluk
düşünülemez.
Kıdem: Ezeli olmak. Evveli bulunmamak.
Her işin başlangıcı her şeyin evveli vardır. Fakat bu durum Allah için
geçerli değildir. Çünkü onun varlı ğı vacibdir ve kendindendir.
Beka: Allah’u Teâla bakidir. Her var olan
şeyin sonu vardır, yalnız Allah’ın varlığının sonu yoktur. Kıdem’i sabit
olan her şeyin bekası vacibdir. Varlığının başlangıcı olmadığı gibi
nihayeti de yoktur.
Vahdaniyyet: Allah’ın bir olması demektir.
Tektir eşi ve benzeri yoktur. Allah bir dir doğmamış ve doğurulmamıştır.
Eşi, ortağı, benzeri yoktur. Akıl ile düşünen insan bunu bilir ve anlar.
Allah’ın birliğiyle beraber rızık verenin o olduğuna, öldürenin ve dirilteninde
o olduğuna inanmak lazımdır. Ondan başkasına tapınmak, ilah tutup boyun
eğmek küfürdür. Muhalefetün lil havadis:
Allah’u Teâla gördüklerimizden, hatırımıza gelecek şeylerden ne zatı
nede sıfatları bakımından hiç birine benzemez. O, herşeyden başkadır.
Bizim hatırımıza gelecek olan şeyler mümkündür, sonradan yaratılmış
tır yok olmaya mahkumdur. Bundan dolayı zatı ve sıfatları bakımından
hiç bir şeye benzememek Allah’ın zati sıfatlarındandır. Kıyam
bi nefsihi: Allah’ın varlığı kendindendir. Varlığı için baş ka
bir şeye muhtaç değildir. Zamandan, mekandan, yönden beridir. Ne zamana
ne de bir yardım cıya muhtaç değildir bilakis alemde ki her şey ona
muhtaçtır.
Hayat: Diri olmak. Allah ebedi bir hayat
ile diridir. O Yegane ölmeyen diridir.
İlim: Allah her şeyi bilir. O, olmuşu,
olanı, olacağı her şeyiyle bilir. Onun için hiç bir şey gizli kalmaz.
Onun ilmi bütün alemi kuşatmıştır.
Semi: İşitmek. Allah her şeyi işitir. Ona
uzaklık engel değildir. O uzak bir yerde yürüyen karınca nın ayak sesini,
bitkilerin zikrini dahi işitir.
Basar: Görmek. Allah herşeyi görür. Karanlık
ona tesir etmez.
İrade: Dilemek. Allah diler, dilediğini
yapar ona kimse karışamaz niye böyle yapmış neden böyle yaratmış diye
soramaz. Dünyada olan herşey onun dilemesi ile olmuştur. O dilemese
bir yaprak bile kıpırdamaz.
Kudret: Gücü yetmek. Güç Allah’ındır. Onun
sonsuz gücü herşeye yeter. Onun gücünün en büyük örneği, yerleri, gökleri,
dağları, taşları yoktan var etmesidir.
Kelam: Söylemek. Onun sözü Kur’anı Kerimdir.
Tekvin: Yaratmak demektir. Onun ol demesiyle
her şey olur. Kainatta her şeyi yaratan odur.
Tekvin sıfatı da -
İhya: Diriltmek. Allah dileğini anında diriltir.
İmate: Öldürmek. Allah dilediği an dilediğini öldürürür.
Tahlik: Yaratmak. Allahın ol demesi ile
her şey anın oluverir.
Terzık: Rızıklandırmak. Rızkı veren ancak Allah’dır. - olarak
gruplanır.
Meleklere
İman
Melekler nurani varlıklar olup tamamen Allah’ın emri üzere harekat ederler.
Onlar yemezler, içmezler, evlenmezler, günah işlemezler. Melekler var
olup görünmeyen varlıklardır. İnsan aklını, ruhunu, havayı, rüzgarı
göremediği gibi melekleri de göremez. Her meleğin kendine ait işi vardır.Meleklerin
büyükleri denilen dört büyük melek vardır bunlar görevleriyle birlikte
şunlardır.
Cebrail: Meleklerin en büyüğüdür. Görevi ise Allah ile Peygamberleri
arasında elçilik yapmaktır. Kur’anı Kerimi Peygamberimize o getirmiştir.
Mikail: Tabiatla ilgilenir. Yağmurların
yağması, rüzgarın esmesi, ekinlerin bitmesi ile görevlidir.
İsrafil: Sura üfürmekle vazifelidir. Üfürdüğü
an dünya hayatı bitecek ahiret hayatı başlayacaktır.
Azrail: Ömrü sona erenlerin canını almakla
vazifelidir.
Bu meleklerden başka birde Kiramen Katibin dediğimiz iki melek daha
vardır ki bunlardan biri sağ yanımızda bir diğeri ise sol yanımızda
bulunur ve sağ taraftaki işlediğimiz iyi amelleri sol taraftaki de işlediğimiz
kötü işleri yazar. Bu yazılan deftere amel defteri adı verilir. Münker
ve Nekir adında iki melek daha vardır ki bunlar kabirde insanlara soru
sormakla görevlidir.
Kitablara
İman
Kitablar Peygamberlere vahiy yoluyla gelir.
Vahiy: Sözlükte kelam, ilham, bir şeyi
harf harf bildirmek manalarına gelir. Şeriatta ise; Allah, dilediği
hükümleri Peygamberine vahiy, rüya, ilham veya melek vasıtasıyla bildirmesidir.
Kitablar ilahi emirleri, yasakları bildirir. İnsanlara Cennet yolunu
gösterir ve onları kötülükten men eder. Adem Aleyhisselam’dan Peygambe
rimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)e kadar gelen bütün peygamberlere
gönderilen kitablara inanmak iman etmenin şartlarındandır. Bu kitabların
dördü büyük kitab yüzü ise suhuftur. Toplam 104 tanedir.
Tevrat: Musa Aleyhisselam’a
Zebur: Davud Aleyhissealm’a
İncil: İsa Aleyhisselam’a
Kuranı Kerim: Reygamberimiz Muhammed (Sallallahu
aleyhi vesellem) e indirilmiştir.
Bunlar dört büyük kitabtır. Suhuf olanlar ise: 10 sahife Adem Aleyhisselam’a
50 sahife Şit Aleyhisselam’a 30 sahife İdris Aleyhisselam’a 10 sahifede
İbrahim Aleyhisselam’a gönderilmiştir.
Kuranı
Kerim
Kuranı Kerim, 610 yılında, Ramazan ayında, pazartesi gecesi, Hira dağındaki,
Hira isimli mağarada nazil olmaya başlamıştır. İlk inen ayetler, Alak
süresinin ilk beş ayetidir. Kura’nın en son inen ayeti ise Bakara süresinin
281. Ayetidir. Kur’an zulmet içinde boğulan insanlığa birlik ve beraberliği
getirmiş, gönülleri huzura, vicdanları rahata kavuşturmuştur. İnsanlara
şeref kazan dırmış, mutlu bir hayat yaşamayı öğretmiştir. Hükümleri
her asırda geçerlidir. Onun bir harfini bile hiç kimsenin değiştirmeye
gücü yetmeyecektir. O öyle muazzam bir kitabtır ki kendinden önceki
kitabları içine alıp insanlığa saadet yollarını açmıştır. Kuranı Kerimin,
değişmeyecek tek kitab olması, kıyamete kadar geçerli olan son kitab
olması, bütün alemlere gönderilmiş olması onun başlıca özelliklerindendir.
Kuran parça parça indirilmiş ve o şekil ezberlenmiştir. Peygamberimizin
vefatından sonra halife olan Hazreti Ebu Bekir’in emriyle Zeyd bin Sabit
onu bir araya getirmiştir. Kuran çok şerefli bir kitabdır. O’na hürmet
etmek, sevgi ve saygı göstermek her müslümana borçtur. O kendisine hürmet
edene, emirlerini tutana yarın ahirette şefaatçi olacaktır.
Peygamberlere iman
Peygamberler, Allah tarafından seçilen temiz, dürüst, asil ve zeki insanlardır.
Onlar, Allah’tan aldıkları emirleri hiç çekinmeden, usanmadan insanlara
bildirirler. Peygamberler olmasa insanlar nasıl ibadet edeceklerini
bilemezler. Bu yüzden Allah onlara kendi içlerinde peygamber göndermiş
ve onları mucizelerle kuvvetlendirmiştir. İlk Peygamber, ilk insan olan
Adem Aleyhisselam’dır. Son Peygamberde Muhammed (Sallallahu aleyhi vesellem)
dir. Gönderilen peygamberlerin sayısı belli değildir fakat Kuran’da
28 peygamber zikr edilmiştir.
Bunlar şunlardır: Adem Aleyhisselam, İdris Aleyhisselam, Nuh Aleyhisselam,
Hud Aleyhisselam, Salih Aleyhisselam, Lut Aleyhisselam, İbrahim Aleyhisselam,
İsmail Aleyhisselam, İshak Aleyhisselam, Yakup Aleyhisselam, Yusuf Aleyhisselam,
Şuayb Aleyhis selam, Musa Aleyhisselam, Harun Aleyhisselam, Davud Aleyhisselam,
Süleyman Aleyhisselam, İlyas Aleyhisselam, Elyesa Aleyhisselam, Zekeriy
ya Aleyhisselam, Yahya Aleyhisselam, İsa Aleyhis selam, Muhammed Sallallahu
aleyhi vesellem.
Diğer üç isim ki bunlar Üzeyr, Lokman, Zülkarneyn’dir. Fakat bunların
peygambermi velimi oldukları belli değildir. Peygamberler bizim gibi
insanlardır. Onlarda her beşer gibi yer, içer, uyur, acıkır, susar.
Peygamberler güzel ahlak sahibi olan, temiz kalbli, kötülük düşünmeyen
kişilerdir. Onlar son derece temiz ve asil bir soydan gelirler. Allah
gönderdiği peygamberlerine birde mucize vermiştir ki bu mücizeler o
Peygamberin peygamber olduğunun isbatı içindir. Veli kullarında gösterdikleri
olağanüstü şeylerede keramet denir. Peygamberimizin mücizelerinden en
büyüğü Kur’anı Kerim’dir.
Ahiret gününe İman
Ahiret günü; bu dünya hayatının bitip her can lının yaptıklarından hesab
vermek için tekrar diriltileceği gündür. O günde ameller tartılacak,
sırat köprüsü kurulacak, amel defterleri verilecek, iyilik yapan mükafatlandırılacak,
kötülük ya panda cezasını bulacaktır. Bu durumda iyiler cennette, kötüler
cehenneme girecektir. Ahiret gününü inkar eden iman şartlarından birini
inkar ettiği için kafir olur.
Kaza ve Kadere İman
Allah’ın ezelden ebede kadar, olmuş ve olacak olan şeylerin hepsini
takdir etmesine kader denir. Kaza ise, Allah tarafından ezelde bilinen
ve takdir edilen şeylerin zamanı gelince ezeldekine uygun olarak gerçekleşmesine
denir.
İmanın şartları âmentü ibaresinde toplanmıştır. Amentünün mânâsı şudur;
Ben Allahu Teâla’ya, Meleklerine, Kitabları-na, Peygamberlerine, Ahiret
gününe, Kadere; yani iyilik ve kötülüğün, Allahın yaratması ile oldu
ğunu inandım. Öldükten sonra dirilmek haktır ben şahidlik ederim ki
Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şahitlik ederimki Hazreti Muhammed
onun kulu ve Peygamberidir.
İbadet nedir?
İbadet, Allah’ın emirlerini yerine getimek ve yasaklarından kaçınmaktır.
İbadet beden ile yapılırki bunlar, namaz kılmak, oruç tutmaktır. Mal
ile yapılan ibadetler ise zekat vermek ve kurban kesmektir. Hem mal
hemde beden ile yapılan ibadetler vardır. Hac’da böyle bir ibadettir.
Yapılan ibadetler yalnız Allah içindir. Allah rızası gözetilmeyen bir
ibadetten hiç bir sevab hasıl olmaz. İbadetler ruhumuzun gıdasıdır.
İslam
İslam itaat
ve teslimiyet demektir. Muhammed (Sallallahu Aleyhi vesellem)
in Allah’ın emriy le insanlara bildirdiği dine İslam dini denir. Bu
dinin mensubunada Müslüman denir.
İslam dininin beş şartı vardır.
Kelime-i şehadet getirmek. Namaz kılmak. Oruç tutmak. Zekat vermek.
Hacca gitmek.
Diniyle mükellef olan insanın öncelikle akıllı olması, müslüman olması
ve baliğ olması gerekir.
Mükellefle ilgili hükümler
Farz Dinimizce yapılması gereken ve kesinlikle
emr edilen şeye Farz denir. Farzın işlenmesine sevap, terkinde ise azab
vardır. Farzı inkar eden dinden çıkar. Farz ikiye ayrılır. Her mükellefin
kendi yapması gereken farz demektir. 5 vakit namaz gibi. Farzı kifaye:
bazı mükelleflerin yapması ile, diğerlerinden düşen, yapmak mecburiyeti
kalkan farzlardır. Cenaze namazı kılmak gibi.
Vacib Farz kadar kesin olmayıp, kuvvetli
bir delil ile yapılması emr edilen şeye vacib denir. Vacibi yapan sevab
kazanır. İnkar eden ise günahkar olur. Sünnet Farz ve vacibden başka,
Peygamberimiz’in yaptığı şeye sünnet denir.
Müstehab Şevilmiş şey demektir. Peygamberimiz’in
bazen yapıp bazen terk ettiği şeye denir.
Mubah Yapmak ve yapmamakta serbest olunan
şeye denir.
Haram Dinimizde yapılması kesin olarak
yasaklanan şeye denir. Haramı işleyen azaba uğrar, inkar eden dinden
çıkar, haramı terk eden sevab kazanır.
Mekruh Yapılması çirkin görülmüş şeylerdir.
Müfsid Başlanmış olan ibadeti bozan şeye
denir. Namazda gülmek ve oruçlu iken yemek ve içmek gibi.
TAHARET
Lügatta temizlik manalarına gelir. Şeriatta ise; Hadesden ve pislikten
bedeni temizlemektir. İslam dini temizliğe çok önem ve rir. Her ibadete
önce temizlikten başlanır. Temizlik yani taharet iki çeşittir
Hükmi taharet: Abdestsizliği ve cünüblüğü
gidermektir. Buna hadesten taharet denir. Abdest, gusül, teyemmüm gibi.
Hakiki taharet: Kirli ve pis şeyleri yıkayıp
gidermek. Buna da necasetten taharet denir.
Abdest: Temizlik, paklık demektir. Şeriatta
ise: yüzü, kollarla beraber iki eli ve topuklarla birlikte iki ayakları
yıkamak, başı mesh etmektir.
Abdestin farzları dörttür.
1-Yüzü bir kere yıkamak. 2-Kolları, dirseklerle beraber bir kere yıkamak.
3-Başın dörtte birini mesh etmek. 4-Ayakları, topuklarla beraber bir
kere yıkamak.
Bu farzlardan birisi eksik olursa, abdest sahih değildir. Abdest alırken
niyet etmek, eûzü ile başlamak, elleri bileklere kadar yıkamak, ağıza
ve bur na üç kere su vermek abdestin sünnetlerindendir. Kıbleye yönelerek
yüksek bir yerde abdest almak, başkasından yardım istememek, dünya kela
mı konuşmamak, her azasını yıkarken Bismillah demek, abdestin edeblerindendir.
Abdestin mekruhları ise: Abdest suyunu
israf etmek, suyu yüzüne çarp mak, konuşmak, ihtiyacı olmadığı halde
başka sından yardım istemektir. Vücudun her hangi bir yerinden kan,
irin ve su çıkması, ağız dolusu kusmak, yellenmek, bu gibi durumlarda
abdest bozulur. Abdesti olmayanlar, namaz kılamazlar, kurana el süremezler,
tilavet secdesi yapamazlar.
GUSÜL
Bedenin tamamını yıkamak demektir.
Guslün farzı üçtür.
Mazmaza: Ağıza bolca su verip çalkalamak.
İstinşak: Burna su verip genize kadar çekmek.
Bütün bedeni iğne tepesi kadar kuru yer bırak maksızın yıkamak. Niyet
etmek, elleri yıkamaya başlarken besmele çekmek, kıbleye yönelmek, uzuvları
ovalamak, kimsenin görmeyeceği yerde yıkamak, konuşmamak guslün sünnetlerindendir.
Cünüblük hali (cima etmek gibi), ihtilam olmak, hayız halinin bitmesi,
nifas halinin sona ermesi bu durumlarda gusül gereklidir. Bu halde olanlar
gusül yapmadıkça, namaz kılamazlar, ku ran okuyamazlar el dahi süremezler,
kabe’yi tavaf edemezler.
TEYEMMÜM
Niyet ederek, temiz toprak ve toprak cinsin den olan bir şeye, ellerini
vurup yüzüün ve kolla rını mesh etmeye denir. Gusül alması gereken kişi
su bulamadığında teyemmüm etmesi de gusül yerine geçer.
Teyemmümün farzı ikidir.
Niyet etmek, elleri temiz bir toprağa veya toprak cinsinden bir şeye
iki defa vurup birinci vuruşta yüzü, ikinci vuruşta kolları mesh etmektir.
Besmele çekmek, sırayı gözetlemek, toprağa vurunca elleri evvela ileri
sürmek ve sonra geri çekmek, parmakları açık bulundurmak teyemmü mün
sünnetlerindendir.
Teyemmüm şöyle yapılır: Kollar sıvanır
ve ne için teyemmüm edilecek se ona niyet edilir. Parmaklar açık olarak
eller te miz bir toprağa yada toprak cinsinden olan herhangi bir şeye
bir kere vurulur. Eller tozlanmış is yan yana getirilerek birbirine
yavaşca vurulup tozlar silkelenir. Eller tekrar toprağa vurulup sol
elin içi ile dir sekle beraber sağ kol, sağ elin içiylede dirsekle beraber
sol kol sığanır. Ancak teyemmüm abdest veya gusül alacak kadar temiz
su bulunmazsa, su olduğu halde kullanılması mümkün değilse, yara olan
bedene su kullanmak zararlı ise bu durumlarda yapılır.
NAMAZ
Namaz islam dininin beş temelinden ve en gözdelerindendir. İslam dini
namaz üzerine bina edilmiştir. O yüzden kişinin namazı sakat olursa
dinide o derece sakat olur. Namazı Allahu Teala Mirac gecesi Peygamberimize
(Aleyhisselam) teselli olarak lutf etmiştir. Peygamberimiz (Aleyhisselam)
namaz kıldığında o huzuru bulmuş ve onun içinde Namaz
‘Müminin Miracı’dır’ buyurmuştur. Namaz müminin alametidir. Namaz
ancak Allah rızası için, verdiği sayısız rızıklara şükür için kılınır.
Namazlar üç çeşittir:
Farz namazlar: Beş vakit farz namazı ile,
cuma ve cenaze namazıdır.
Vacib namazlar: Vitir namazı, Ramazan bay
ramı namazı, Kurban bayramı namazı.
Nafile namazlar: Farz ve vacib den başka
kılınan namazlara nafile namaz denir.
Namazın farzı on ikidir:
Bunların altısı namazın dışından altısıda namazın içindendir. Namazın
sahih olabilmesi için şu şartların olması gerekir. Dışındakiler
yani namaza başlamadan önceki şartlar:
Hadesten taharet: Manevi kiri gidermek
için, abdest almak, gerekli hallerde, gusül yapmaktır.
Necasetten taharet: Bedende veye elbisede
veya namaz kılacağı mekanda olan pislikleri gidermektir.
Setri avret: Vucüdunda örtmesi gereken
yerleri örtmesi-dir. Bu örtülmesi gereken yerler, erkeklerin göbek ile
diz kapağı arasının (diz kapağı da dahil) örtmesidir. Kadınların ise
bütün vucudunu ört-mesi gerekir.
İstikbali kıble: Kıble’ye yönelme. Namaz
kılacak kişinin kabe’ye doğru yönelmesidir.
Vakit: Namazları vakti girince kılmaktır.
Aksi takdirde sahih olmaz.
Niyet: Hangi namazı kılacağını bilmek ve
ona niyet etmek.
İçindekiler:
İftitah tekbiri: Namaza başlarken Allahu
Ekber demek.
Kıyam: Namazda ayakta durmak.
Kıraat: Namazda, ayakta iken, biraz kuran
okumak demektir.
Rukû: Namazda, ellerin diz kapağına erişecek
kadar eğilmesi demektir.
Sücud: Ayaklar, dizler ve ellerle beraber
alnı ve burnu yere koymak demektir.
Kade-i ahire: Ettehiyyâtü okuyacak kadar
namazın sonunda oturmak. Tüm bu saydıklarımız namazın farzlarıdır.
Namazın vacibleri Allahu Ekber diyerek başlamak, fatihayı tama mıyla
okumak, farz namazların iki rekatın da fatihadan sonra bir küçük sure
veya üç kısa yada bir uzun ayet okumak, fatihayı sureden önce okumak,
secdede burnunu alnı ile beraber yere koymak, iki secdeyi birbiri ardınca
yapmak, kıyamda iken dosdoğru durmak, rükuda iken dümdüz durmak, rükudan
kalkınca beli iyice doğrultmak ve ‘Sübhanellah’ diyecek kadar öyle ce
durmak, secdeden kalktığında iki secde arasın da ‘Sübhanellah’ diyecek
kadar oturmak, üç ve dört rekatlı namazlarda ikinci rekattan sonra oturmak,
ikinci rekattan sonra veya selam vereceği vakit oturduğunda Ettehiyyatü’yü
okumak imama uyan kimsenin susması, vitir namazında kunut dualarını
okumak, namazın sonunda selam vermek, namazda yanılırsa sehiv secdesi
yap mak, namazda secde ayeti okursa secde etmek. Namazın sünnetleri:
Namaza başlarken alınan tekbirde el kaldırmak. İmama uyan kimsenin iftitah
tekbiri, imamın iftitah tekbirinden sonraya kalması ve imamın tekbirine
yakın olması. İftitah tekbiri alır almaz el bağlamak. Sübhaneke okumak.
(Tek kılan) ilk rekatta sübhaneke okuduktan sonra Eüzü Besmele çekmek.
(Tek kılan) diğer rekatlarda Fatihadan evvel yalnız besmele çekmek.
Sübhaneke ve Eüzü Besmeleyi içinden okumak. Fatiha’nın sonunda, okuyan
ve işiten içinden Amin demek. Rüküya eğilirken Allahu Ekber demek. Rüküda
üç kere Sübhane Rabbiyel Azim demek. Rükudan kalkarken Semiallahu limen
hamideh demek. Kıyamda iken iki ayak arası açık olmak. Rükuda elleriyle
dizlerini tutmak. Secdeye varırken evvela dizlerini, sonra elleri ni,
daha sonra yüzünü yere koymak.
Namazı şu şeyler bozar: Konuşmak, bir şey
yemek veya içmek, kendi işiteceği sesle gülmek, selam vermek ve almak,
bir şeye üflemek, cevap maksadıyla ayet oku -mak, dünya kelamı (ah,
of, vah, öf vb.) söylemek, teyemmümlü olan kişinin suyu görmesi. Tüm
bunlar olursa, namaz bozulur,
namazın mekruhları ise; namazda, bedeni
ve elbisesiyle oynamak, parmakları çıtlatmak, esnemek, gerinmek, başka
sının yanına çıkılmayacak elbiseyle namaza durmak, secdeye varırken
elbisesini kaldırmak, okumayı rükuda tamamlamak, bile bile ayet atlamak,
gözlerini yummak, secdede özürsüz olduğu halde burnunu yere koymamak,
ön saf boşken arka safta durmak, kıble tarafında canlı resmi bulunmak,
namazda etrafı gözetlemek, yanan ateşe karşı durmak, herhangi bir şeye
dayanarak namaz kılmak, insan yüzüne karşı namaza durmak.
ORUÇ
İslamın beş temelinden biride Ramazan ayında oruç tutmaktır.
Oruç: Niyetlenip tan yeri ağarmaya başladığı zamandan, ta güneş
batıncaya kadar yememek, içmemek, cinsi münasebette bulunmamak demektir.
Oruç, müslümana, akıl baliğ olana farzdır.
Altı çeşit oruç vardır.
Farz olan oruç; Ramazan ayında tutulan
oruç.
Vacib olan: Adak oruçları ve bozulan nafile oruçlarını kaza etmek.
Sünnet olan oruçlar: Muharrem ayının dokuz
ve onuncu veya on ile on birinci günleri oruç tutmak.
Müstehab olan oruç: Pazartesi perşembe
günleri ile, şevval ayının ilk altı günü oruç tutmak müstehabtır.
Mekruh oruçlar: Yalnız cuma ile cumartesi
günü ile muharremin onuncu günü tutulan oruç.
Haram olan oruçlar: Ramazan bayramının
birinci günü ile kurban bayramının dört günü oruç tutmak haramdır.
Oruçlu olduğunu bilerek yemek yemek, cinsi ilişkide
bulunmak, sigara içmek oruçu bozar ve keffaret gerektirir.
Keffaret: bozulan bir günlük Ramazan orucu
yerine altmış gün oruç tutmak.
Kaza: bozulan oruçun yerine gününe gün
oruç tutmak. Unutarak yemek yemek, ağızdan gelen balgamı yutmak, boğazına
toz girmek, dişleri arasında sahurdan kalan nohut tanesinden küçük olan
şeyi yutmak, kendi elinde olmadan kusmak, kan aldır mak, sürme çekmek
bunlar oruçu bozmaz.
ZEKAT
Zekat, sözlükte temizlik ve bereket manalarına gelir. Şeriatta ise:
Nisab miktarı mala ve paraya sa hib olan müslümanın malının kırkta birini
muhtaçlara vermesi demektir. Zekat vermek zengin müslümanlara farzdır.
Zekatı, müslüman olan, hür olan, akıllı olan, ergenlik çağına gelmiş
olan, zengin olan kişiler, müslüman fakirlere, işçilere, yolda kalmış
yolculara, memleketinden uzak gurbette parasız kalan kişilere verir.
Zekat, anaya, babaya, büyük ana ve büyük babalara, oğluna, oğlunun çoçuklarına,
kızına ve kızının çocuklarına, zenginlere, müslüman olmayanlara verilmez.
HAC
Haccın lügattaki tarifi ziyaret etmek demektir. Şeriatta ki tarifi ise;
Kabe’yi ve diğer mukaddes mekanları belirli bir zaman içinde ziyeret
etmektir. Hac, hem mal hem de beden yönünden güçü olan ve zengin olan
kişiye ömründe bir defa olarak farzdır.
Haccın üç farzı vardır bunlar:
İhram: Helal olan şeyi kendine haram etmek.
Niyet ederek telbiye okur, iki rekat namaz kılar. Bundan sonra hacılara
mahsus olan dikişsiz elbiseye, sarıldıkları iki havluya da İhram denir.
Arafatta vakfe: Arafat Mekke yakınında
bulunan dağın adıdır. Hac zamanı bu dağda arefe günü zeval vaktinden
bayramın birinci günü fecrin doğuşuna ka dar olan zaman içinde bir an
durmak farzdır.
Kabe’yi tavaf: Kabe’yi ziyeret etmek farzdır.
Kabenin etrafında yedi kere dönmekle bir tavaf yapılmış olur.
Farz, vacib, nafile olmak üzere üç çeşit hac vardır.
Farz olan; mükellef olanların ömründe bir
ke re hacca gitmeleri.
Vacib olan; Adanan veya başlamışken bozulan
haccın yerine getirilmesi.
Nafile olan; Hac ise, tekrar olarak yapılan
hacdır. Safa ile Merve arasında say etmek, müzdelifede durmak, şeytan
taşlamak, saçları tıraş etmek veya kısaltmak, veda tavafı yapmak, haccın
vaciblerindendir.
AHLAK
Ahlak insanda olması gereken bir takım güzel huylardır. Ahlak terbiye
yoluyla, islam eğitimi ile kazanılır. Güler yüzlü olmak, temiz olmak,
merhametli olmak, tevazulu olmak, affetmek, susmak, doğru konuşmak,
sabr etmek, güzel ahlaktan bazılarıdır. Ahlaki
vazifelerimizin ilki Allah’a karşı olanı dır. Allah’ın ismini
hürmetle anmak, onun sevgisini kalbe yerleştirmek, ona isteyerek ibadet
etmek ahlaki vazifelerimizdendir.
Sonra Peygamberimize karşı olan ahlak vazifemizdir.
0 hürmete en layık olandır. Onun getirdiklerini kabul etmek, ona hürmet
etmek, adı anıldığı vakit (Sallallahu aleyhi vesellem) demek, o ne söylemişse
tereddütsüz kabul etmek ahlaki vazifelerimizdendir.
Sonra kitabımız olan Kur’anı Kerime karşı hürmet
etmek, o okununca sessizce dinlemek, onda emr edileni yapıp nehy
edilenden uzaklaşmak ahlaki vazifelerimizdendir. Bedenin ve ruhun terbiyesi
İslamda beden terbiyesinin yeri çok önemlidir. İnsanın dünya ve ahiret
işlerini tam olarak yapabilmesi için önce sağlığına ve sıhhatine dikkat
etmesi gerekir. Yemesine içmesine, uykusuna, dış görünümü ne, temizliğine,
hastalanınca tedavisine dikkat et mek her insanın görevidir.
RUH TERBİYESİ
Ruh Allah’tan gelmiştir ve yine Allah’a döne cektir. İnsanı meleklerden
daha üstün yapan hayvanlardan daha aşağı kılan, insanı iyi ya da kötü
yapan hep ruhtur. Bunun için ruhun sağlığı ve terbiyesi çok önemlidir.
Ruhun sağlığı kuvvetli imanla, ibadetle beslenmesiyle, kötü huylardan
arınmasıyla, takva yolunda yürümesiyle gerçekleşir. Ruh hastalıkların
en felaketi kötü huylar ve dünya sevgisidir. İnsanın kötü ahlaklardan
korun ması, dünya sevgisinden arınması, zikirle meşgul olması, ruhi
hastalıkları def eder.
Aile
Vazifeleri
Aile her insanın mensup olduğu ufak topluluktur. Aile’yi karı,
koca, ana, baba, çocuklar ve akrabalar teşkil eder. Bütün güzelliklerin
kaynağı ailedir. İnsan büyüklerini saymayı, küçüklerini sevmeyi, bütün
insanlarla iyi geçinmeyi, Allah’ına ve peygamberine karşı olan vazifesini
ailesinden öğrenir. O bakımdan ailede verilen terbiyenin tesiri çok
büyüktür. Çocukların ana babalarına karşı vazifeleri Anasına, babasına
sözü ile, malı ile iyilikte bulunmak, anaya, babaya öf bile dememek,
onla ra karşı kaba ve sert söz kullanmamak, çağırdıkları vakit hemen
gelmek, yanlarında yüksek sesle konuşmamak, çocukların ana babalarına
karşı vazifeleridir. Karı kocanın birbirlerine karşı görevleri Her şeyden
önce aralarında samimi bir sevgi ve saygı olmalıdır. Evlenmiş olan bir
erkek evine karşı olan vazi felerini bilmeli, yuvasının sağlamlaştırmak
için çalışmalıdır. Erkek evin dış işlerini düşünmeli ve her türlü ihtiyaçları
karşılamalıdır. Erkeğin karısına din konusunda bir eksiği varsa öğretmesidir.
Koca, karısına karşı daima nazik ve yumuşak muamelede bulunmalıdır.
Kadın, kocasına sevgi ve saygıyla bağlanmalı, ev idaresine ve çocukların
terbiyesine dikkat etmelidir. Kadın kocasının kazandıklarını israf etmemelidir.
Kocasına itaat eden müslüman kadının gide ceği yer cennettir. Kocasının
istemediği kişileri eve almamalıdır. İzinsiz ve lüzumsuz şekilde evden
dışarı çıkmamalıdır.
Akraba
hakları
Akrabalar ailemizini bir parçasıdır. Onlara karşı yapılıcak görevlerimiz
şunlardır: Onlara sevgi ve saygı göndermek, yardıma muhtaç olanlara
yardım etmek, onları unutmamak, hallerini ve hatırlarını sormak vazifemizdir.
Komşu
Hakkı
Komşular akrabalardan sonra bize en yakın olan kişilerdir. Dinimiz bize
komşularımızla iyi geçinmeyi, gerek elimizle gerekse dilimizle onları
incitmemeyi emr etmiştir. Komşusunu incitenler, onların dertleriyle
ilgilenmeyenler, hasta olduklarında arayıp sormayanlar gerçek mümin
sayılmazlar.
İslam Ahlakıyla ahlaklanmış
bir müslümanın sıfatları
1- Allah’ın birliğine, onun meleklerine, peygamberlerine ve onlara vermiş
olduğu kitablara, ahiret gününe, öldükten sonra dirilmeye, kaza ve kadere
inanmak dil ile ikrar kalbi ile tasdik etmek.
2- Hazreti Muhammed’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) gösterdiği şekilde
namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekat vermek, yetimlere ve
fakirlere yardım etmek.
3- Herhâlukerda Allah’a güvenmek, ve ondan asla ümidi kesmemek.
4- Anaya babaya itaat etmek.
5- Emanete hiyanetlik etmemek
6- Verdiği sözde durmak.
7- Temiz olmak.
8- Dinen yasak olan şeylerden kaçınmak.
9- Yalan söylememek, yalan yere yemin etme mek.
10- Kibrilenmemek, kimeye karşı büyüklenmemek.
11- Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek.
12- En büyük gayesi hakiki bir müslüman olmaya çalışmak ve insanlara
güzel örnek olmak.
***